Matbaanın Keşfi
Tarihin ilk çağlarında kâğıdın, orta çağlarında ise matbaanın bulunuşu toplumların kültürel gelişimine çok büyük katkılar sağlamıştır. En önemli katkılarının başında ise bilginin hızlı, kolay ve güvenilir bir şekilde çoğaltılması ve diğer insanlara ulaştırılması gelmektedir.
Matbaa tarihi, 593 yılında Çin’de ağaç oyma tekniği kullanılarak baskı yapılan ilk matbaanın kurulmasıyla başlamıştır. Long Hi ansiklopedisinin basımı için ayrı ayrı 250 bin harf kazınmıştır. İlk matbaanın öncesinde de farklı baskı teknikleri denenmiş ancak baskı merkezi kurulması için yeterli gelmemiştir.
Ayrı harflerle matbaa baskısı tekniği de ilk olarak 1041 yılında yine Çin’de, Pi-Sheng adlı bir Çinli demirci tarafından bulunmuştur. Bu yöntemde her bir harf veya karakterin kalıbı ayrı olarak hazırlanıyordu. Böylece bir harf kalıbı farklı sayfaları veya kitapları basmak için tekrar kullanılabiliyordu. Bu buluş matbaanın icadı sürecindeki önemli gelişmelerden biridir.
Matbaanın batıya doğru yayılması Uygur Türklerinin Çinlilerden matbaayı öğrenerek kullanmasıyla başlamıştır. Müslümanların 8. yüzyılda Doğu Türkistan ve Çinlilerle irtibata geçmesi sonrasında kâğıtla birlikte matbaa tekniği de İslam dünyasına geçmiştir. Ancak kâğıdın kullanımı oldukça yaygınlaşırken matbaanın kullanımı sınırlı kalmıştır.
Avrupa’da ise 15. yüzyılda ilk olarak ahşap kalıp baskı tekniği kullanılmaya başlanmıştır. Bu teknikte kâğıt veya kumaş üzerine basılacak yazı ve resimler bir bütün olarak ahşap malzeme üzerine özel kalemlerle kazınıyordu. Ancak kitap üretiminde bu yöntem yerine daha çok elle çoğaltma yöntemi kullanılıyordu. 15. yüzyılın ortalarında matbaanın icadı ve Avrupa’nın her yerinde kâğıt üretiminin yapılmaya başlanması ile birlikte Avrupa’da kitap basımı yaygınlaşmıştır.
Modern matbaanın mucidi olarak bilinen kişi Johann Gutenberg’dir. 1447 yılında hareketli parçalar ile yazı baskısını Avrupa’da başlatan kuyumcu, matbaacı ve yayımcıdır. Johann Gutenberg tek tek metal harflerle yüksek baskı tekniğini geliştirmiştir. 1455 yılında ise kitap çoğaltmak için matbaayı etkin bir biçimde kullanmaya başlamıştır. Hızlı, kaliteli baskı yapmayı mümkün hale getiren Gutenberg’in tekniği, sanayi devrimi ile birlikte modern matbaa makinelerinin ve baskı tekniğinin temelini oluşturmuştur (Görsel 1.2-1.3).
1771 yılında Alois Senefender isimli bir Alman tarafından litografi baskı (taş baskı) sistemi icat edilmiştir.
Litografi baskı sisteminde lito taşı kullanmıştır. Böylece ofset baskı sisteminde kalıp üzerine kimyasal yolla görüntü aktarma olayının temeli sayılan taş baskı sistemi uygulanmaya başlanmıştır. Taş baskı ile önceleri tek renkli baskılar yapılırken daha sonraları her rengin baskısı için ayrı taşlar kullanılarak çok renkli baskılar yapılıyordu. Bu baskılar kollu taş baskı presleri kullanılarak yapılıyordu. Daha sonraları ofset baskı sisteminin temelini oluşturan makinalar geliştirildi. Önceleri bir çoğaltma tekniği olarak kullanılan taş baskı, ofset baskı sisteminin geliştirilmesiyle hem ticari hem de sanatsal amaçlı baskılar yapmak için tercih edilmiştir.
Ofset baskı sistemi, 1905 yılında Alman Casper Hermann ve Amerikalı J.W. Rubel tarafından geliştirilmiştir. Baskı kalıbı için lito taşı yerine çinko levhalar kullanılarak, bugünkü ofset baskı tekniğinin temelleri atılmıştır. 20. yüzyılın sonlarına kadar başarılı bir şekilde uygulanan ve gelişen bu teknikler yerini zamanla dijital baskı tekniklerine bırakmaya başlamıştır.